İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik başlatılan soruşturmada her geçen gün yeni ve dikkat çekici detaylar kamuoyuna yansıyor. Son olarak ortaya çıkan rüşvet iddiası, kamu kaynaklarının ne derece risk altında olduğunu gözler önüne serdi. Ahaber.com.tr'nin özel haberine göre; rüşvet ödemeleri, belediyeye ait bazı iştiraklerin deposu olarak kullanılan mahzenlerde saklandı, ardından şehir içi taşımacılık yapan özel araçlarla farklı adreslere sevk edildi.
Kaynak:
Soruşturmaya yakın kaynaklara göre, rüşvet ödemeleri nakit olarak toplandı ve Belediye iştiraklerinden birine ait olan depolarda geçici süreyle saklandı. Bu mahzen benzeri alanların bazıları, resmi kayıtlarda “arşiv deposu” ya da “kullanım dışı lojistik alan” olarak geçiyor. Ancak gerçekte bu alanlar, yüksek miktardaki paranın iz bırakmadan saklanması ve taşınması amacıyla kullanılmış olabilir.
İddialara göre, söz konusu rüşvet paraları sadece gizli mahzenlerde tutulmakla kalmadı, aynı zamanda resmi kayıtlarda "hizmet aracı" olarak geçen araçlarla farklı adreslere dağıtıldı. Bu araçların plaka kayıtları, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Mali Şube ekipleri tarafından mercek altına alındı.
Bu hareketlilik, sadece para trafiğini değil, aynı zamanda örgütlü bir yapı olup olmadığını da sorgulatıyor.
Detaylı analiz için:
İçişleri Bakanlığı tarafından görevlendirilen müfettişlerin hazırladığı ön rapora göre, en az 4 farklı tanık, para transferi ve saklama sürecine ilişkin benzer ifadeler verdi. Tanıklardan biri, çalıştığı belediye iştirakinde, belli zamanlarda “paket taşıma görevi” verildiğini, bu paketlerin içeriğine dair bilgi verilmediğini ancak durumun “şüpheli” olduğunu belirtti.
Şu ana kadar yürütülen soruşturmada doğrudan isim verilmemiş olsa da, bazı daire başkanlıkları, iştirak yöneticileri ve şoförler hakkında işlem başlatıldığı bildirildi. Özellikle İBB’ye bağlı tanıtım ve medya işleriyle ilgilenen birimlerin bu süreçte öne çıktığı belirtiliyor.
İSPER hakkında bilgi için:
Soruşturmayı değerlendiren bazı hukukçular, bu kadar sistematik bir para trafiğinin ancak örgütlü bir yapıyla mümkün olabileceğine dikkat çekiyor. Özellikle kamu aracı kullanımı, kamera kayıtlarının silinmesi ve aynı kişilerin defalarca bu sürecin içinde yer alması, durumun bireysel değil kurumsal bir planlama içerdiğini gösteriyor.
Hukukçu görüşü: Prof. Dr. S. Yılmaz: “Eğer bu iddialar belgelerle desteklenirse, Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesi kapsamında örgütlü suç oluşmuş olabilir.”
İBB yönetimi ise henüz bu iddialara resmi bir yanıt vermedi. Ancak konu sosyal medyada ve siyasi çevrelerde büyük yankı uyandırdı. Özellikle seçim atmosferinde bu tür iddiaların gündeme gelmesi, kamuoyunun dikkatini İBB üzerine yoğunlaştırmış durumda.